ŞİFALI BİTKİLER
ZEYTİN
Zeytinyağı, safrayı artırır.
Karaciğeri çalıştırır. Karaciğer ağrılarını keser. Sarılıkta faydalıdır. Yaprak
ve kabukları yüksek tansiyonu düşürür. Kandaki şeker miktarını düşürür.
Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur.
Zeytinyağının Türleri:
1-Riviera zeytinyağı: Rafine
ve Natürel zeytinyağının belli oranda karışımı ile elde edilir. Özellikle yemek
ve kızartmalarda tercih edilir. Asit oranı en fazla %1’dir.
2-Rafine zeytinyağı:
Zeytinyağı asit oranı yüksek olduğundan rafine edilmesi gerekir. Fiziksel
rafine işlemi sonrasında elde rafine zeytinyağı hemen hemen sıfır asit oranına
sahiptir. Rafine ya da Light zeytinyağı daha çok zeytinyağının kuvvetli
lezzetine alışık olmayan kimseler tarafından tüketilir.
3-Naturel zeytinyağı: Sızma ve
natürel olarak ikiye ayrılır. Sızma zeytinyağının asit oranı en fazla %1’dir.
Zeytinyağı içinde en makbulü sızmadır. Çiğ olarak salata ve soslarda tüketilir.
Natürel zeytinyağı ya da extra extra zeytinyağında asit oranı %1-2 arasındadır.
*Yine zeytinin şekerinden,
zeytin çiçeği kolonyasından, zeytin salatasından, sabunlarına kadar birçok
ürünü de vardır.
*Bugün dünyanın en önemli
kanser ilacı köpek balığı kıkırdağıdır. Köpekbalığından çıkan sgualene adlı
madde sızma zeytinyağında bol miktarda bulunur Günde 100 cl. Zeytinyağı tüketimiyle
köpekbalığı kıkırdağından alınacak kadar sgualene alınır. Zeytinyağı kanser
riskini % 50’ye yakın azaltmaktadır
* Zeytinyağı hücreleri korur.
Zeytinyağının içinde bulunan Oleiprine adlı madde sayesinde hücreler yenilerek
kansere karşı hücreleri korur.
*Zeytinyağı üretim aşamasında
ısıyla temas etmemesi gerekiyor. Bu nedenle sağlıklısı Riveriya değil, Sızma
olanıdır. Aslında en doğrusu, kokusuna alışıp mümkün olduğunca az veya hiç
rafine edilmemişi kullanmaktır.
*Zeytin ağacının dalları,
yaprakları ve reçinesi olduğu kadar, yağıda yıllardır ilaçların bileşimlerinde
yer alan doğal maddelerden birisidir, doğal bir ilaçtır.
*Yiyeceğin yanısıra merhem
olarak da kullanılan zeytinyağı; tahrişin neden olduğu acı ile yanmayı giderici
ve yumuşatıcı özellikleri olan losyondurda
*Zeytinyağı, derinin
foliküllerine penetre olabildiği için, gerek internal gerekse eksternal
dokuların yara veya iritasyonunda ve enfeksiyonlara karşı faydalıdır.
*Sindirim sistemini etkiler;
ister soğuk olsun, ister sıcak olsun zeytinyağı mideyi çepeçevre koruyucu bir
tabakayla sararak mide asitini azaltır. Yemek öncesi veya sonrası alınan bir
kaşık zeytinyağı, mide zarını örtüp alkolün işlemesini önleyeceği gibi, karışık
içkilerin yol açtığı sarhoşluğuda azaltır.
*Gastrit ve ülsere karşı
korumada etkin yardım sağlar. Hazmı en kolay olan zeytinyağı besinlerin
bağırsaklar tarafından çok daha iyi emilmesini sağlayarak bağırsakların
çalışmasını düzenler.
Isıtılmış olsun ya da olmasın
zeytinyağı gastrit asiditeyi azaltabilmektedir. Tahriş giderici etkileri ülsere
karşı koruma sağlar. Bağırsaklardan yiyecek geçişini kolaylaştırmak suretiyle
konstipasyona engel olur.
*Zeytinyağı safra kesesinin
kontraksiyonlarını (kasılma) ve safra salgılanmasını uyararak safra taşı oluşum
riskini azaltır, hazmı kolaylaştırır. Dalakta taş oluşumunu önler. Sarılığa ve
karaciğer sancılarına iyi gelir.
Oruç tutanlar, sahurda bir
çorba kaşığı zeytinyağı içerse safra kesesi ve bağırsakları rahatlatacaktır.
*Sabah kahvaltıdan önce alınan
1 veya 2 çorba kaşığı zeytinyağı -basit kronik kabızlığa – iyi gelir (daha iyi
netice için suyla karıştırılabilir). Basur şikâyetlerini giderir; sıcak olarak
içilir.
*Anne sütünde de bulunan E
vitamini ve oleik asit içeriği ile zeytinyağı, normal kemik gelişimine katkıda
bulunur. Anne karnında ve doğumdan sonra bebeğin beyninin olduğu kadar, genel
olarak sinir sisteminin gelişimini de desteklediğinden, gebe ve emziren
annelere özellikle yararlıdır.
*Zeytinyağı yaşlanmanın, hem
genel olarak doku ve organlar, hem de beyin fonksiyonları üzerinde ki
etkilerini geciktirmektedir.
*Yüksek tansiyonu düşürür;
yaprakları ve dallarından çay yapılır. Taze ya da kuru zeytin yaprağını 300 gr.
suda 15 dakika kaynatıp, süzdükten sonra şeker ilave ederek 15 gün boyunca her
sabah akşam sıcak içmek faydalıdır.
*Kan şekeri seviyesinin
düşmesine yardım eder
*Ağrı, romatizma, burkulma ve
adale incelmelerinde; zeytinyağı sürülür veya 200 gr taze çiçek ve yaprak, 100
gr sarıpapatya ile 1 kg zeytinyağını arada sırada karıştırarak iki saat
‘benmari’ içinde kaynattıktan sonra içindekileri süzüp ağrı veren yerler
ovulur. Kapalı yanıklarda zeytinyağı sürülerek kullanılır.
*Kötü kolesterol LDL’yi
azaltırken, iyi kolesterol HDL’yi artırır.(Yüksek LDL kolesterolü seviyesine
bağlı olarak yükselen kolesterol seviyesinin aterosklerotik kalp hastalığında
nedensel rol oynadığı kuşkusuzdur. Epidemiyolojik veriler koroner kalp
hastalığı vakalarındaki düşüşün total veya LDL kolesteroldeki düşüş ile beraber
olduğunu göstermektedir.)
*Diyetle alınan doymuş yağ
asitlerinin (DYA) total kolesterol seviyesini yükselttiği iyi bilinmektedir.
DYA ile tetiklenen kolesterol yüksekliği çoğunlukla LDL kolesterolündeki
yüksekliğe bağlıdır. DYA ve hayvansal yağdan zengin diyetler HDL kolesterolü ve
apo A-1 de de yükselmeye yol açar.
*Yüksek karbonhidratlı ve
düşük yağlı diyet tüketen toplumlarda düşük HDL kolesterol ile düşük LDL
kolesterolün birlikte bulunması koroner riski artırmazken, yüksek DYA içeren
diyete bağlı olarak LDL’nin yükseldiği toplumlarda daha yüksek HDL seviyesine
rağmen koroner riski yüksektir.Yüksek hayvansal yağ içeren diyetlerin LDL- HDL
oranını, düşük yağ içeren veya çoklu doymamış yağ asitinden (ÇDYA) zengin
diyetlere kıyasla daha fazla yükselttiği görülmüştür.
Laurik, miristik ve palmitik
asit birlikte tüm DYA’ların başında gelirken, mistrik asit tereyağında, hurma
çekirdeğinin yağında, Hindistan cevizinin yağında bulunmaktadır. Son ikisi aynı
zamanda çok yüksek oranlarda laurik asitte içerirler. Bu üç yağdan hangisinin
kolesterol yükseltme potansiyelinin en fazla olduğu hala tartışma konusudur.
Her üçünün de LDL kolesterolünü yükselttiği yapılan çalışmalarda gözlenmiştir.
DYA yerine linoleik asit
konulduğunda total kolesterolde düşüşe neden olmaktadır.
Diyetteki başlıca tekli
doymamış yağ asidi oleik asittir. Oleik asit zeytinyağında hâkim olan yağ
asididir.
Düşük yağlı, yüksek
karbonhidratlı diyetler total ve LDL kolesterol konsantrasyonlarını anlamlı
olarak düşürürken aynı zamanda kesinlikle HDL seviyesinde de düşüşe neden olur.
Zeytinyağı sağlıklı lipid
düşürücü diyete yararlı katkıda bulunur.
*Kalp dostu; zeytinyağı
hayvansal yağların tersine kandaki kolesterol miktarını ve dolayısıyla kalp
krizi riskini azaltır. Kan plateletlerinin toplanmasına engel olarak kan
pıhtılaşması riskini de yok eder.
*İçerdiği linoleik asit
yüzdesi nedeniyle anne sütüne benzeyen zeytinyağı, inek sütüne katıldığında
anne sütüne yakın değer elde edilir. Sütü kesilen anneler yağsız inek sütüne
biraz zeytinyağı katıp bebeğe verilebilir.
*Günde birkaç damla zeytinyağı
bebeğin gelişimine büyük katkı sağlar.
*İçerdiği E, A, K vitaminleri
ile her yaştaki çocuğun gerekli ihtiyacına yanıt verir. Bu vitaminler
kemiklerin doğal gelişimine ve mineralleşmeye yardımcı olup, güçlenmesini
hızlandırır. Her yaştaki insan için yararlıdır.
*Böbreklerin ıslahında,
taşları düşürmede, bağırsak kurtlarını düşürmede, karın ağrısında sıcak su ile
içilmesi iyi gelir.
*Çocukları raşitizmden korur.
Siyatik, mafsal ağrılarına iyi gelir; zeytinyağı tortusu sürülür.
*Ağızda çalkalandığında, dişlerin
beyaz olmasını sağlar, diş etlerini korur, diş çürümelerini önler.
*Zeytinyağı sağlık ve güzellik
kaynağıdır. Cilde ve saçlara çok faydalıdır. Cildi besler, korur ve yumuşatır
*Saçları dökülenlere; 1
yumurta sarısı ve zeytinyağı karışımını saç diplerine sürerek 1 saat bekletilip
daha sonra yıkanması, arada bir tekrarlanması gerekir.
Papatya;
Mayıs papatyası (Matricaria
chamomilla L.), ülkemizde adi papatya, babunç, tıbbi papatya ya da sadece
papatya adlarıyla bilinir. Papatya; genelde balçıklı topraklarda, orman
çayırlıklarında, eğimli topraklarda, tahıl, mısır, patates ve şalgam
tarlalarında yetişir. Gitgide yaygınlaşan yapay gübre ve kimyasal ilaçların
kullanımı yüzünden, çok değerli papatyamızın yaşama alanları her geçen gün
biraz daha daralmaktadır. Fakat kar yağışlı kışlardan ve yağmurlu
ilkbaharlardan sonra alışılmıştan daha fazla yetişir. Yabani papatya ile
arasındaki fark, sarıçiçek tabanının içinin oyuk ve kokusunun daha etkili ve
hoş oluşudur. Çiçekler sapsız olarak, mayıstan ağustosa kadar, öğlen güneşinde
toplanmalıdır.
Papatyanın, küçük çocuklar için
bile her derde deva olduğunu söyleyecek olursak, herhalde abartmış olmayız. Her
türlü rahatsızlıkta çocuklara papatya çayı içirilebilir. Özellikle, kramplarda
ve karın ağrılarında! Papatya çiçeği, gaz birikiminde, ishalde, deri
döküntülerinde, mide rahatsızlıklarında ve balgamlanmalarda yardım eder.
Ayrıca, adet görme aksaklıklarında, adet görememe hallerinde ve daha başka
nitelikteki, dölyatağı (rahim) şikâyetlerinde, uykusuzluk, testis iltihabı,
yüksek ateş, yara ve diş ağrılarında yardımcı olur. Papatya, terletici,
sakinleştirici ve kramp çözücü etkilere sahip olmasının yanı sıra, her tür
iltihaplanmalarda ve özellikle mukoza iltihaplarında dezenfeksiyon ve iltihap
kurutucu olarak kullanılır. Göz ve gözkapağı iltihaplarında, kaşıntılı ve
akıntılı deri döküntülerinde dıştan kompres ve yıkama olarak, diş ağrısında
gargara olarak ve ayrıca yaraların yıkanmasında kullanılır. Bir olay yüzünden
kızgınlığa kapıldığınızda veya sinirlendiğinizde, hemen bir bardak papatya çayı
içiniz; kalbiniz zarar görmeden, hemen sakinleşeceksiniz. Ağrılı bölgelere,
kurutulmuş papatya ile doldurulmuş sıcak yastıklar koymak (Bitki Yastığı) da
özellikle önerilir. Yatıştırıcı etki içeren papatya banyoları ve yıkanmaları da
tüm sinir sistemini en iyi biçimde etkiler. Ağır hastalıklardan, bitkinlik
hallerinden sonra kendinizi çok iyi hissetmeye başlayacak ve rahatlayacaksınız.
Yüz ve cilt güzelliği bakımında da papatyayı unutmamalısınız. Kaynatılmış bitki
suyu ile haftada bir kere yüzünüzü yıkayacak olursanız, cildinizin nasıl tazelendiğini
ve sağlıklı bir renk kazandığını göreceksiniz. Saç bakımında da, özellikle
saçları açık renk olanlar, kaynatılmış papatya suyu kullanmalıdırlar. Böyle
yıkanacak olurlarsa, saçlarınız güzelleşecek ve göz okşayıcı parlaklık
kazanacaktır. Papatya merhemi, basura karşı kullanılabilir. Bu merhem, ayrıca
yaraların tedavisinde de kullanılır. Papatya buğusu kullanarak, nezle ve
sinüzit kısa sürede iyileştirilebilir. Bu tür bir tedaviden sonra, doğal
olarak, hemen soğuk havaya çıkmamak gerekir. Antik çağda bile, sinir ağrıları
ve romatizma, papatya yağı ile masaj yapılarak tedavi ediliyordu. Eski bitki
kitaplarında yazdığına göre, papatya yağı, organların yorgunluğunu alır ve
kaynatılmış bitki lapası hasta mesanenin üstüne uygulandığında, ağrıları
hafifletir.
İsviçreli Herbalist Künzle
(Referans1), yaşadığı köydeki herkes tarafından papatya cadısı diye anılan
yaşlı bir kadından söz eder. Bu kadın, kulağı ağır işiten beş kişinin, içinde
adasoğanı kaynattığı papatya yağını kulaklarına damlatarak, yeniden duyabilmelerini
sağlamış. Ayrıca papatya yağı friksiyonu (ovarak sürme) ile kötürüm organları
yeniden canlandırır. Göz ağrılarına karşı, sütte kaynattığı papatyaları sıcak
kompres olarak gözkapaklarının üstüne koyarmış ve gözler kısa sürede
iyileşirmiş. Herbalist Künzle şöyle sürdürüyor: “Bir dokumacı, ancak oturduğu
yerde uyuyabiliyordu, çünkü eğer yatarak uyuyacak olursa boğulacağını
sanıyordu. Papatya cadısı hastaya şöyle bir baktı ve onun idrarını kolay kolay
yapamadığını söyledi. Hasta adam bu sözleri doğruladı. Bunun üzerine adama,
içinde papatya kaynatılmış büyük bir şişe şarabı, sabahları ve akşamları dolu
bir bardak içmesi tavsiye edildi. Hastadan inanılmayacak kadar çok idrar,
önceleri bulanık ve sonraları gitgide berraklaşarak gelmeye başladı. Sekiz gün
sonra da tam olarak sağlığına kavuştu. ”
Kullanım Biçimleri:
Çay hazırlamak: Yarım veya bir
tatlı kaşığı dolusu çiçek, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır
(Kaynatılmaz), 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür.
Banyo katkısı: Tam banyo için
dört avuç dolusu, yüz veya saç yıkamak için bir avuç dolusu papatya çayı
haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra banyo suyuna eklenir.
Kompresler: Bir bardak kaynar
süt, bir yemek kaşığı dolusu çiçeğin üstüne dökülür, demlenmesi için 8-10
dakika beklenir ve posası süzüldükten sonra sıcak sütle kompresler yapılır.
Papatya yağı: Güneşli havada
toplanmış çiçekler, bir şişenin içine gevşekçe doldurulur ve üstüne sızma
zeytinyağı, çiçekleri örtecek kadar eklenir. Şişe 14 gün boyunca, arada bir
çalkalanarak ve kapağı açılarak, güneşte bekletilir. Süre sonunda tülbentten
süzülür ve koyu renkli şişelerde, serin bir yerde saklanır.
Papatya merhemi: 250g içyağı
tavada iyice kızdırılır ve iki avuç dolusu taze çiçek içine eklenir. Tavadakiler
köpüklenmeye başlayınca karıştırılır, ağzı kapanarak serin bir yere bırakılır.
Ertesi gün yeniden ısıtılır, tülbentten geçirilerek süzülür ve cam veya
porselen merhem kaplarına aktarılır. Buzdolabında saklanmalıdır.
Papatya Buğusu: İçinde su
kaynayan bir kabın üstüne yerleştirilen süzgecin içine, taze veya kurutulmuş
bitkiler konduktan sonra, süzgecin üstü kapanır. Bir süre sonra, yumuşamış olan
bu sıcak bitkiler çıkan buhar genize çekilir.
Kaynak
1-“Gesundheit aus der Apotheke
Gottes” “Tanrı’nın Eczanesinden Saglık”, Maria Treben
2-Türkiye’de Bitkilerle
Tedavi, Prof.Dr. Turhan Baytop, I.U Eczacılık Fak.
3-Franz,C. ve Vömel, A.:
Ökologischer Vergleich von Kamillenkultivars-Uluslararası Tıbbi Bitkiler
Kollogiumu Bildirileri 62, İzmir,1974
Kekik:
Kekik (Thymus serpyllum,
Thymus vulgaris) Çimenlik tarla kıyılarında, orman kıyılarında ve çayırlardaki
karınca yuvalarının üstünde yer almaktan hoşlanır. Güneş ve sıcak istediği
için, toprak sıcaklığının fazla olduğu kayalık ve dağlık bölgelere çoğalır. Güneşli
öğlen sıcaklarında menekşe renkli çiçeklerinden yayılan güzel koku, arıları ve
böcekleri kendisine çeker. Kendilerine özgü bir kokuya sahip olan bu çiçekler
beni çocukluğumdan beri etkilemiştir. Ülkemizde kekik adı altında Origanum
(Mercanköşk türleri) türlerinden elde edilen drogun satışı yapılmaktadır.
Gerçek kekik bizim burada bahsettiğimiz ve Avrupa’dan ithal edilen drogdur.
Bileşim: Eterli uçucu yağ;
Thymol (%50 civarında), Carvacrol, Borneol, Cymol, Pimen, Tanen ve flavonlar
içerir.
Kullanım Alanları: Öncelikle
baharat olarak kullanılır. Yağlı ve ağır yemeklerin tadını zenginleştirir.,
sindirimi kolaylaştırır. Şifalı bitki olarak kekik; öncelikle kramp çözücü,
dezenfekte edici ve balgam söktürücü olarak kullanılır. Akciğer ve bronşlar,
mide ve bağırsaklar, kekiğin başlıca kullanım alanlarıdır. Bitkinin önemli
etken maddesi olan eterli uçucu yağlar kana karışıp, bronşiyal kasları
etkileyerek, krampları çözebilir. Aynı zamanda o bölgelerde bakteri oluşumunu
önler. Öksürük ve üst solunum yolları iltihabında çay içimi ve gargara
biçiminde kullanılmalıdır. Kekik iştah açar ve sindirim sistemini uyarır.
Sindirim sisteminde görülen ekşimeler ve kramplı ağrılar bir bardak kekik çayı
ile geçiştirilebilir, kötü kokulu ve yumuşak dışkı normalleşir. Boğmaca ve
öksürük, sinir sistemi zafiyeti, romatizma ve bağırsak hastalıklarına karşı,
çay içiminin yanı sıra, kekik banyoları da çok yararlıdır. Güçzüz, zayıf ve
solgun çocuklara da kekik banyosu yaptırılabilir. Kekik çayı ile ayrıca adet
kanamaları dengelenebilir, adet zamanlarındaki kramplı ağrılar
geçiştirilebilir, ergenlik sivilceleri iyileştirilebilir. Kekik çayı içimi ve
kekikle karıştırılmış bal yenmesiyle organizma güçlendirilebilir ve dengeye
kavuşturulabilir. Kekik tentürü friksiyonları ile (ovarak sürme) romatizmal
ağrılar, sinirsel rahatsızlıklar ve organ titreklikleri tedavi edilebilir.
Sıcak kekik yastıkları ağrılı bölgenin üstüne konularak büyük rahatlıklar
sağlanabilir. Bu küçük bitki yastıklarını herkes hazırlayabilir. Kekik, öksürük
ve mide rahatsızlıklarına karşı başka bitkilerle karıştırılarak daha da
başarılı biçimde kullanılabilir.
Kekik çayı, bedenin değerli
organlarını temizler.” Sabahları kahve veya çay yerine bir bardak kekik çayı
içen, etkisini kısa sürede fark edecektir: Zekâ keskinliği, midede rahatlık,
sabah öksürüğüne tutulmamak ve genel bir rahatlık. Kekik, papatya ve
civanperçemi, güneşli havada toplanıp, bir kuru bitki yastığı hazırlanır. Bu
yastığı uygularken, bir yandan da aynı bitkilerin karışımından hazırlanmış çay
içildiğinde, sinirsel yüz ağrıları iyileşir. Eğer aynı zamanda kramp da varsa,
kurutulmuş kurtpençesi yastığı uygulamak gerekir. 79 yaşındaki bir çiftçi, 27
yıldır ağır bir sinirsel yüz ağrısı çekmekteydi. Hatta birkaç kere yüz
ameliyatı bile geçirmişti. Bu hastalığa, bir gün sırılsıklam eve geldiğinde,
kurulanma olanağı bulamadan yine dışarı çıktığında yakalanmış. Hastalığın son
zamanlarında, ağzının bir ucu, büyük ağrılar eşliğinde kulağına kadar
çekilmişti. İlk olarak İsveç iksiri kompresleri hafif bir rahatlık sağladı. Ama
yukarıda belirtilen bitkiler güneşli havada toplandıktan sonra hazırlanan bitki
yastığı uygulandığında, hızla büyük bir düzelme başladı. Sağlığına tam olarak
kavuştuktan sonra da bu bitkilerin çayını içmeyi sürdürdü (Referans1). Çocuğum
4 yaşlarında iken geçirmiş olduğu tifo hastalığından sonra bir türlü kendine
gelememişti. İki yıl sonra bir gün, tanıdığımız birinin önerdiği kekik
banyosunda 20 dakika kaldıktan sonra, banyodan çıkardığım sanki başka bir
çocuktu. Sanki bir mantonun düğmesi açılmışçasına, çocuğumun üstündeki tüm
hastalıklar sıyrılıverdi ve o günden sonra da gözle görülür bir biçimde
güçlenip serpildi (M.Treben: Referans1). Kekik, çiçeklenme zamanı olan haziran-
ağustos arasında toplanır ve öğlen sıcağında toplananları en etkili
olanlarıdır. Kekik yağı, kötürümlükte, kalp krizlerinde, organ sertleşmesinde
(skleroz ), kas erimesinde, romatizmada ve burkulmalarda kullanılabilir. Mide
ve dölyatağı kramplarında bitkinin içten ve dıştan kullanılması önerilir. Günde
2 bardak kekik çayı içilmelidir. Dıştan kullanıldığında, bitkilerin sap ve
çiçeklerinden hazırlanmış bir kuru bitki yastığı uygulanmalıdır. Yatmadan önce
bu yastık sıcak hava ile ısıtılır (kaloriferin üzerine koyarak veya saç kurutma
makinası kullanılabilir) ve midenin veya dölyatağının (rahim) üstüne koyulur.
Tümörlerde, eziklerde ve eskimiş romatizmalarda da bu yastık önerilir. Solunum
yolları hastalıklarında, kekik, sinirli ot ile birlikte çok eski zamanlardan
beri kullanılmakta olan etkili bir yöntemdir. Balgamlı bronşitlerde, bronşiyal
astımda ve hatta boğmacada, kekik ile sinirli ot karışımını çayı, limon ve
nöbet şekeri ile karıştırılarak, günde 4-5 bardak içilmelidir. Zatürre
tehlikesine karşı bu çay saatte 1 yudum içildiğinde etkisini gösterecektir. Çok
şükür ki, kekik pek çok kişi tarafından hala anımsanmaktadır. Ama buna karşın,
buzdolabından alınan su ve meşrubatların çocuklara içirilmesiyle, onların
kronik bronşit hastası olabilecekleri hiç düşünülmüyor. Bu tür hastalıklar,
daha sonraki yıllarda en ağır amfizemlere ve soluk alma zorluklarına neden
olabiliyor. Kekik’in, alkol bağımlılığına karşı kullanılabileceğini de
unutmamak gerekir. Bir avuç dolusu bitki, 1 litre kaynar suda haşlanır ve
demlenmesi için 2 dakika beklenir. Çay termosa koyulur ve hastaya 15 dakikada 1
yemek kaşığı içirilir. Sonra mide bulanması, kusma, dışkı ve idrar çıkarma,
terleme, yemek ve içmek için duyulan büyük iştah izler. Bu uygulama doğal
olarak bir kerede kalmamalı ve gerektiğince yinelenmelidir. Kekik, sara
krizlerine karşı da önerilir. Günde 2 bardak içilen bitki çayı yalnızca krizler
arasında değil, yıl boyunca, 10 günlük aralarla 2-3 haftalık kürler halinde
uygulanmalıdır.
UYARI:
Kekik Çayı, içerisindeki en
etkili madde olan eterli uçucu yağın (Thymol) yitirilmemesi için hiçbir zaman
kaynatılmaz! Hamilelerin (Düşükleri kolaylaştırır ve bebeğin rahimden çıkmasını
çabuklaştırır.) kullanmaması tavsiye edilir. Önerilen dozlar aşılmadığında,
bilinen hiçbir yan etkisi yoktur. Fakat kekik yağının içten kullanımında
aşırılığa kaçılması, tiroid bezinin işlevini arttırabilir. Bu nedenle guatr
hastalarının kekik yağını kullanmaması tavsiye edilmektedir. Kekik çayı içimi
ise böyle bir duruma yol açmaz
Kullanım Biçimleri:
Çay hazırlamak: Yarım veya bir
tatlı kaşığı kurutulup, ince kıyılmış kekik, orta boy bir su bardağı dolusu
kaynar suyla haşlanır, üstü kapatılarak 8-10 dakika demlendirilir ve süzülür.
Günde 2-3 bardak yeni demlenmiş olarak, aç karnına veya öğün aralarında,
soğutulmadan ve yudumlanarak içilir.
Kekik Banyosu: 70-100 gr
kurutulmuş kekik bir tülbenttin içine gevşekçe bağlanarak 2-3 litre soğuk suya
eklenir. Kaynama derecesine kadar ısıtıldıktan sonra (kaynatılmaz), üstü kapalı
olarak 15 dakika demlendirilir. Tülbentteki posa iyice sıkıldıktan sonra sıcak
banyo suyuna (Küvet) eklenir. Banyo suyu sıcaklığı 37-38 derece arasında
olmalıdır ve banyo süresi 15-20 dakikayı aşmamalıdır. Bu süre boyunca küvet
içerisinde oturularak yapılan banyodan sonra üşütülmemeli ve bir bornoza sarılanarak
yatakta bir süre dinlenilmelidir.
Kekik Tentürü: Öğlen güneşinde
toplanmış ve ince kıyılmış çiçekli dallar, gevşekçe, bir şişenin boğazına kadar
doldurulur, üstüne 35-40 derecelik kolonya, bitkilerin üstüne çıkana kadar
eklenir.14 gün boyunca, arada bir çalkalanarak, güneşli ve sıcak bir ortamda
bekletilir, sonra tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli şişelerde, serin
bir ortamda saklanmalıdır.
Bitki yastığı: Öğlen güneşinde
toplanıp kurutulmuş çiçekli dallar, ince kıyılarak keten bezinden yapılmış bir
yastığa doldurulur ve ağzı dikilir. Yatmadan önce sıcak, kuru hava ile (Örnek:
Kaloriferin üzerinde veya saç kurutma makinası kullanılabilir) ısıtılır ve
hasta organın üstüne koyulur.
Kekik Yağı: Aynı tentür işlemi
gibidir, sızma zeytinyağı kullanılır. Bir şişenin içine doldurulan çiçeklerin
üstüne sızma zeytinyağı eklenerek, 10 gün güneşte bekletilir ve kullanılacak
kadarı süzülür.
Karışım: Öksürüğe karşı, 2
ölçü kekik, 1 ölçü sinirli ot, 1 ölçü ezilmiş anason iyice karıştırılır. Bir
tatlı kaşığı bitki “Çay Hazırlamak” başlığı altında belirtildiği şekilde
demlenir ve balla tatlandırılarak, küçük yudumlarla içilir.
Kaynak:
1-“Gesundheit aus der Apotheke
Gottes” “Tanrı’nın Eczanesinden Saglık”, Maria Treben
2-Türkiye’de Bitkilerle
Tedavi, Prof.Dr. Turhan Baytop, I.U Eczacılık Fak.
3-“Bir Yudum Sağlık”,
N.Eröztürk,Anahtar yayınları,İstanbul,200
Kuş Burnu
Kuşburnunun tarihi gülün
tarihi ile eşzamanlıdır. Bir kuşburnu türü olan Rosa Damascena saflık ve
temizliğin simgesi olarak M.Ö. Akdeniz ülkelerinde yetiştirilmiştir. Rosa
Gallica Romalılar tarafından kültüre alınmıştır. Romalılar gül çiçeğini karın
ağrıları için ilaç olarak kullanmışlardır, meyvelerinden kek, reçel ve şarap
yapmışlardır. ( Hollıs,1974 ) Anavatanı Anadolu ve Akdeniz Havzasıdır. Çok
çeşitli şartlara uyum sağlayabilen Kuşburnu; özellikle Kuzey yarımkürede yaygın
bir alan bulmuştur. Gıda değeri 1800 yıllarında anlaşılmıştır. Avrupa
ülkelerinde Kuşburnu bitkisi ile ilgili ıslah çalışmaları daha önceleri
başlanmış olup, vitamin oranları ve verimi yüksek türler üzerinde durulmuştur.
Biz bu çalışmamızda Kuşburnu türleri içinde özellikle iklim ve toprak şartları
bakımından ülkemiz şartlarına uyum sağlayan üstün nitelikli bir ıslah türü olan
Rosa Rugosa’yı ele alacağız.
Kuşburnunun tarihi gülün
tarihi ile eşzamanlıdır. Bir kuşburnu türü olan Rosa Damascena saflık ve
temizliğin simgesi olarak M.Ö. Akdeniz ülkelerinde yetiştirilmiştir. Rosa
Gallica Romalılar tarafından kültüre alınmıştır. Romalılar gül çiçeğini karın
ağrıları için ilaç olarak kullanmışlardır, meyvelerinden kek, reçel ve şarap
yapmışlardır. Anavatanı Anadolu olmasına rağmen ıslah edilmediği için
Endüstride yeterli derecede kullanamadığımız Kuşburnu’nda hiçbir meyvede
olmadığı kadar C Vitamini (589mg/100gr-Rathore 1984) bulunuyor. Kan yapıcı,
tansiyon düzenleyici, vücudun hastalıklara karşı direncini artırma gibi
özelliklerinin yanı sıra Kuşburnu; hemaroid, ülser gibi hastalıklara da şifa
oluyor. Kuşburnu; Potasyum, Sodyum, Kalsiyum, Fosfor, Magnezyum gibi elementler
içermesi yanında özellikle olgunlaşma döneminde yüksek oranda şeker(%11,39) ve
Protein (%9,82) ihtiva etmektedir. (N.Akyüz ve Ark.) Kuşburnu’nda Vitamin C’ye
ilave olarak B1 ve B2 Vitaminleri E ve K Vitaminleri ve ayrıca Karoten olduğu
bildirilmektedir. Kuşburnu’nda hiçbir şekilde insan sağlığına zararlı Pestisit
ve ağır metallerin (arsenik, kadmiyum, kurşun ve cıva gibi) bulunmayışı ona
güvenli bir şekilde bebek gıdası olma özelliği kazandırıyor. (Kostik 1984)
HABİTÜSÜ Rosaceac (Gülgiller) familyasının Roba Diease alt familyası kapsamına
giren Kuşburnu, çok yıllık bir bitkidir. Kuşburnu genel olarak Fruktus Rosae
denilen Gül Meyvesidir. (Ateş,1992) Halk arasında Yabangülü, Şillan, Deligül,
Gülburnu, Gülelması olarak da bilinir. Çalı formundadır. Peyzaj açıdan hoş
görünümlü, Gülgillerden, ekonomik ömrü; 30-40 yıldır. Yaşam süresi ise çok
uzundur. Doğada 300 yıllık Kuşburnu çalısı olduğundan bahsedilmektedir.
(Nilson,1972; İlisu,1992)
KÖK Kuvvetli bir kök yapısına
sahiptir. Hem yüzeyde saçak kökleri, hemderinde 3m’ye kadar inen kazık kökleri
vardır. Kökler, hastalık, zararlılar ve zor şartlara karşı mukavemetlidir.
Kırmızı renkte ve yumuşak etli yapıdaki bu kökler boya sanayiinde de
kullanılır. Çok bol kök sürgünü verir. GÖVDE VE DALLAR Gövdesi dikenli ve
sağlam yapıdadır. 3 yaşına kadar ancak 1 cm çap oluşturabilir. Bir Kuşburnu
gövdesinin bilek kalınlığına ulaşabilmesi için onlarca yıl geçmesi gerekir.
Bunun için bitkinin dış görünüşü ağaç tipi değil, ocak şeklindedir. Gövdeyle
bütünlük gösteren dalları esnek ve genellikle dikenlidir. Rosa Rugosa türünün
dallarındaki dikenler zararsızdır. Bu da hasadı kolaylaştırır. Ocak çapı türlerine
göre 1,5m (Rosa Rugosa) ile 3m (Rosa Canina) arasında değişir. Yapraklar elips
şeklinde, dişli, 3 ve 5 yaprakçıklı yapraklar şeklindedir. Martta açan, kışın
dökülen yapraklar sık ve arkaları dikenlidir. Mat yeşil renklidir. Fazla hassas
olmamakla beraber ülkemizde, hastalıklardan; küllenme, zararlılardan ise;
kırmızı örümcek Kuşburnu yapraklarında görülebilir. Mücadelesi kolaydır.
ÇİÇEKLER 5 Tac yapraklı çok hoş koku ve görünüme sahiptir. Tek evciklidir.
3-4cm çapında müstakil bulunan çiçekleri beyaz ya da uçuk pembe renktedir. Rosa
Rugosa türünde ise 6-7cm çapında grup halinde bulunan çiçekler çingene pembesi
renktedir. İlki mayıs başında sonuncusu eylül sonunda olmak üzere 4 periyod
açarlar. Kaliks(Çanak Yapraklar) uca doğru sivrilerek çok parçalı durum
almıştır. Petaller beyaz ya da pembedir. Stomalar çok sayıda (25 kadar) ve
tüylüdür. Bol çiçek tozu üretirler. Rosa Canina türünde Haziran ayında açan
çiçekler 20 gün sonra meyveye döner. Rosa Rugosa da ise Mayıs başında açmaya
başlayan çiçekler 40 günlük aralarla periyodlar halinde Ekime kadar
sürdürürler. Bunun için Kuşburnu Ocakları yaz boyunca birçok gülden bile güzel
görünürler. Bu da peyzaj çalışmalarında Rosa Rugosa türünün kullanılmasını
sağlar. MEYVELER Kuşburnu meyvesi parlak kırmızı renkte, yumurtamsı veya
yuvarlak şekildedir. İçi tüylü kılçıklı, 3-5gr ağırlığında, 1-2cm uzunluğunda
olan Rosa Canina meyvelerinin yanında, Rosa Rugosa meyveleri sadece et ve
çekirdekten oluşan tüysüz yapısı, 6-8gr ağırlığı, 3cm’e varan çapıyla farklılık
gösterir. Rosa Rugosa türü Kuşburnu meyveleri protein, şeker ve C Vitamini
bakımından da üstünlük gösterir. Rosa Canina’da ocağın her tarafına dağınık
vaziyette bulunan meyvelerin hasadı zorken, Rosa Rugosa’da meyveler son yıllık
sürgünün uçlarında salkım şeklinde olduğundan hasadı kolaydır. Etli meyveleri
koyu kıvamdadır. Tatlı mayhoş tadı vardır. Meyve içlerinde türlerine göre
farklılık gösteren 10-60 adet çekirdek vardır. Rosa Canina’nın meyve oluşumu
Eylül ayı iken, Rosa Rugosada; Temmuz başı, Ağustos ortası, Eylül sonu ve Kasım
ortası olmak üzere 4 defa meyve hasadı yapılır. Meyveler %11,39 oranında şeker,
%9,82 protein (Nurhan Akyüz ve Ark.), 589mg/100gr C Vitamini (Rathore 1984)
içerir. Potasyum, Sodyum, Kalsiyum, Magnezyum, Fosfor gibi vücuda gerekli
elementler de içerir. Kimyasal bileşimi: %1,7-3.0 sabit yağ, %11 pektin asidi,
%2.0-2.7 taneli maddeler , %2.4-4.0 kül, %10.0-13.7 invent şekeri, %0.6-2.4
sakkaroz, %11.6-15.6 toplam şeker, %3 elma ve limon asidi, %0.038 oranında
portakal sarısı renginde uçucu yağ taşır. Ve %22.8-38.0 arasında değişen
oranlarda su ihtiva etmektedir. Ayrıca eser miktarda Vanilin bulunur. Kuşburnu
meyvesi vitaminler bakımından da çok zengindir. 100gr meyvede 2,55-6,18mg
Vitamin A ve 1700mg Vitamin C; ayrıca, Vitamin B1, Vitamin B2 ve flavonitler
içerir. C Vitamini kadar önemli olan ancak üzerinde durulmayan P Vitamini
özelliği gösteren Plavonitler 1100mg/100gr oranında bulunurlar (Yaman Karadeniz
1983 Kuşburnu en çok C Vitamininin diğer hiçbir meyvede olmadığı kadar yüksek
oranda olmasıyla dikkat çekmiştir. Meyvesi lezzetli, tatlı ve mayhoştur.
Tatlılığını veren şekerler; bilhassa glikoz, ekşiliğini veren sitrik ve malik
asit, kokusunu veren asetik asit, rengini veren karotenlerdir. Ayrıca
Provitamin A kaynağı olan Karotenler de renk maddesi olarak 3,8mg/100gr gibi
fazla oranda bulunur. Bu da gıda boyar madde olarak gıda endüstrisinde
kullanılmasını sağlar.
ADAÇAYI
Mide ve bağırsak gazlarını
giderir. Mide bulantısını keser. Hazım sisteminin düzenli çalışmasını sağlar.
Göğsü yumuşatır. Astım hastaları için yararlıdır. Bu uyarıcı bitki kan
dolaşımını hızlandırır. Hücre yenilenmesini ve cildin elastikiyetinin artmasını
sağlar. Bu bitkiyle sivilcelerinizden de kurtulabilirsiniz.
AHUDUDU
Kanı temizler, vücutta biriken
zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Terletir ve idrar söktürür. Kabızlığı
giderir. Vücuda dinçlik verir.
ALOE VERA(SARISABIR)
Eski Yunanlılarında
güzelleşmek için kullandıkları bir bitki. Yıpranmış ciltleri onarmak ve
nemlendirmek için son derece yararlı. Akne sıcaktan kaynaklanan kaşıntılara
karşı cildi koruyor. Yıpranmış saçları onarıyor ve nemlendiriyor.
ASMA
Yaprakları ile yapılan ilaçlar
kanamayı durdurur. Vücuda kuvvet verir. Sarılığı keser. İshali durdurur.
AVOKADO
Çok kalorili olmasına rağmen
içerdiği Glutathion süper bir hücre koruyucusudur, çünkü en iyi antioksidandır.
Antioksidanlar hücrelerin yaşlanmasını yavaşlatırlar ve kanseri önlerler. Tüm
meyveler arasında protein bakımından en zengin olanıdır. Bol miktarda E
vitamini de içerir. Bu vitamin kalp ve deriyi koruyarak dolaşımı düzene sokar.
Ayrıca potasyum ve B6 vitamini de içerir. Kadınlar açısından çok gereklidir.
AYRIKOTU
İdrar söktürür. Böbrek ve
mesane taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Buralardaki iltihapları da
giderir.
AYVA
İshal ve dizanteriyi keser. Mide
ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kanı
temizler. Çarpıntıyı dindirir.
BADEM
Bedeni ve zihni yorgunluğu
giderir. Böbrek, mesane ve tenasül yollarındaki iltihapları giderir. Baş
ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir.
BAKLA
İdrar yollarını temizler.
Böbrek ağrılarını dindirir. Böbrek iltihaplarını giderir. Böbrek kum ve taşlarının
düşürülmesine yardımcı olur.
BAMYA
Halsizliğe karşı bire bir. 100
gram bamya günlük magnezyum (hücrelerin enerji depolamasına yarayan madde)
ihtiyacımızın üçte birini ve yüzde 10’dan daha fazla miktarda ise günlük demir
(akyuvarların vücut içinde oksijen taşımasını sağlıyor)ihtiyacımızı karşılıyor.
BİBERİYE
Eski zamanlarda gençliği geri
getiren bitki olarak adlandırılan biberiye, sivilcelere iyi geliyor. Cildin
esnekliğini ve sıklığını artırıyor. Bir litre suya, biberiye ve kekik yağından
iki kaşık ekleyin. Bu karışımı cildinizi temizlemek ve yumuşatmak için
kullanın.
BEZELYE
Taze ve donmuş olarak
kullanılabilen bezelye B1, C vitaminleri, protein, lif ve folik asit içerir.
Sinir sisteminde sorunları olanlara tavsiye edilir.
BROKOLİ
Kansere karşı bizi koruyan ve
ömrümüzü uzatan müthiş bir sebze. Çok miktarda kalsiyum içerdiği için kemik
erimesine bire bir. Mineral ve demir eksikliğini gideren brokoli, vitamin
deposudur. Brokoli tutkunlarında ender olarak bağırsak ve akciğer kanseri
görülür, kalp dolaşım hastalıklarına da pek fazla rastlanmaz. Kadınlarda göğüs
kanserini önler. Göğüs kanserine ve spinabifida hastalığına karşı etkili.
Brokoli bol miktarda, göğüs kanseri riskini azaltan ‘indole’ adlı bir madde
içeriyor. İndole, göğüs kanserine neden olan östrojen bozukluklarını
engelliyor. Ayrıca brokolinin diğer bir özelliği de, spinabifida hastalığını
(doğuştan belkemiğinde son omurun kapanmamış olması) önlemesi.
BUĞDAY
Lifli gıdalar sağlıklı bir
beslenmenin temelidir. Buğdayın dış kabuklarından elde edilen kepek de,
genellikle mısır gevreği türü yiyeceklerle tüketilir. Kepekli buğday unundan
yapılan kurabiye vb. bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar ve kabızlığı
önler. Buğday tanesinin özü olağanüstü besleyicidir. Vücudun özümsediği
kalsiyum, demir ve çinko burada depolanır. Besin değeri, potansiyel olarak
yulaf ve mısırdan daha yüksek olan buğday, bağırsak ve rektum kanserini
önleyici faktörler içerir. Ama yulaf ve mısıra kıyasla sindirimi biraz daha
zordur.
ÇAM FISTIĞI
Bronşit, verem, akciğer hastalıklarının
çabuk iyileşmesine yardımcı olur. Ruhi çöküntüyü giderir. Kalp hastalıklarında
da faydalıdır.
ÇAY
Binlerce yıllık bir bitki olan
çayın yaprakları güzelleşmek içinde kullanılıyor. Yağlı bir cildiniz varsa,
çaydan bir tonik olarak faydalanabilirsiniz.
Gözleriniz şişse iki soğuk çay
poşetini göz kapaklarınızın üstünde bekletin.
Saçlarınızın eskisinden daha
parlak görünmesini istiyorsanız, şampuandan sonra çayla durulayın. Farkı
göreceksiniz.
ÇİLEK
Körpe ve bol sulu çilekler
sistemi temizliyor. Cilt sorunları olanlar için de iyi bir meyvedir. Böbrek,
idrar yolları ve bağırsak sorunları için de birebirdir. Ayrıca diş etlerini
güçlendiriyor, dişlerdeki tartarı önlüyor, ağız kokularını ve boğaz ağrılarını
gideriyor. Çilekte yüksek oranda C vitamini bulunduğu gibi, yüksek tansiyon ve
kolesterolü düşüren maddeler içeriyor. Çilek C vitamini ihtiyacını karşılar.
Ayrıca bol miktarda potasyum içerir ve lifli besinler arasında önemli bir yer
tutar. Diyabetli hastalar, çileğe şeker ilave etmemek şartıyla bu meyveyi bol
bol yiyebilirler.
ÇÖREKOTU
İştah açar. Vücuda kuvvet ve
dinçlik verir. Hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsak gazlarını söker.
Koklanacak olursa baş ağrısını keser.
DOMATES
Kanserden koruyucu ve yaşlanmayı
zihinsel ve bedensel olarak yavaşlatıcı bir sebze. C ve E vitaminleri içerir.
Domates zengin bir potasyum kaynağıdır ve çok az miktarda tuz bulunur. Yüksek
kan basıncını düşürmeye yardımcı olur ve vücudun su tutmasını engeller. Kalp
hastalıklarına ve prostat kanserine karşı etkili. ‘Beta karotin’e yakın olan
likopen içeriyor. Likopen vücudu kalp hastalıklarına karşı koruyan maddeler
arasında yer alıyor. Araştırmalar domatesin prostat kanseri riskini azalttığını
gösterdi. Haftada en az iki kez domates yiyen erkeklerin, diğerlerine oranla
prostat kanserine yakalanma riskleri az.
DUT
Beyaz dut yaprakları idrar
söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak
solucanlarını söktürür.
EBEGÜMECİ
Göğsü yumuşatır. Öksürük keser.
Mide bulantısı ve kusmaları önler. Ateşi düşürüp vücuda rahatlık verir. Boğaz
ve bademcik iltihaplarını giderir. Dişeti hastalıklarını tedavi eder.
Bu bitkinin yaprakları tahriş
olan cildi dış etkenlere karşı korur. Cildi nemlendirir ve yumuşatır. Ebegümeciyle
kan dolaşımını hızlandırabilir, bağ dokusunun elastikiyetini artırabilirsiniz.
Ayrıca gözaltındaki kırışıklara ve şişliklere de iyi gelir.
ELMA
Günde bir elma yemek doktoru
evinizden uzak tutar. İki elma yerseniz, kalp ve dolaşım sorunlarına karşı korunmuş
olursunuz. Kolesterolü yok eder ve kabızlığı önler. Sindirimi kolaylaştırır.
Kokusu rahatlatır ve kan basıncını düşürür. Artrit, romatizma ve gut
hastalıklarına karşı da yararlıdır.
ENGİNAR
Kandaki üre ve kolesterolü
düşürür. İdrar söktürür. Kandaki şeker miktarını ayarlar. Damar sertliği ve
kalp hastalıklarını önler. Böbrekteki kumların dökülmesine yardımcı olur.
Prostat, meme ve rahim ağzı kanserine karşı iyi gelir. Enginarın içinde bulunan
Silymarin maddesinin, hücrelerin hasar görmesini engellediğine işaret eden
araştırmacılar, ayrıca Silymarin maddesinin, prostat, meme ve rahim ağzı
kanserini önleme konusunda da etkili olduğunu belirtti. Enginarın içinde,
fiber, magnezyum, folate ve C vitamini bulunduğu, bu sebzeyi bol miktarda
tüketenlerin, bulundukları yaşın daha altında gösterdikleri belirtildi.
FESLEĞEN
Sakinleştirici ve yatıştırıcı
özelliği vardır. Enerji verir ve cildi rahatlatır. Fesleğenli saç losyonlarıyla
saç derisine masaj yaparak, onların kökünü güçlendirebilirsiniz. Fesleğen yağıyla
selülitlerinizden de kurtulmanız mümkün.
FINDIK
Bedeni ve zihni yorgunluğu
giderir. Vücuda kuvvet verir. Nekahat devresinin çabuk geçmesini sağlar.
GÜL
Cilde sağladığı yararlar
yüzünden kozmetik ürünlerinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Parfüm üretiminin
önde gelen elemanlarındandır. Gözenekleri sıkılaştırıcıdır.
GREYFURT
C vitamini bakımından çok
zengindir. Yarım greyfurt günlük C vitamini ihtiyacının yüzde altmışını sağlar.
Kolesterol oranını düşüren pektin maddesi bulunur. Kansere karşı koruyucu
özellik taşır. İştah açar.
HAVUÇ
Haftada beş kere yendiği
takdirde Harvard’ın araştırmalarına göre kadınlarda kalp enfarktüsünü, felç
tehlikesini yüzde 68 oranında azaltıyor. Günde iki havucun erkeklerde kandaki
kolesterolü yüzde 10 oranında azalttığı görülmüştür. Her gün yenen bir havuç da
akciğer kanseri tehlikesini yarıya indiriyor. Havuçtaki Beta-Karotin de gözleri
yaşlılığın getirdiği görme zayıflığından koruyor ve bağışıklık sistemini
kuvvetlendiriyor. Mide ve bağırsak kanamalarını önler, kansızlığı giderir, anne
sütünü arttırır, yüz ve boyun kırışıklıklarını giderir, idrar ve bağırsak
gazlarını söktürür, ülserdeki şikâyetleri giderir Kansere karşı etkili olduğu
gibi cildin kurumasını da engelliyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
Beta karotin (kansere neden olan serbest radikalleri durduruyor ve bağışıklık
sistemini güçlendiriyor) içeren havucun en büyük özelliklerinden biri içerdiği
bu maddenin cildin kurumasını engelleyen A vitaminine dönüşebilmesi.
IHLAMUR
Ihlamur, 18. yüzyıldan beri
çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. Sakinleştirici ve yumuşatıcı
özelliğiyle kış aylarının vazgeçilmez içeceği. Ihlamurun bu özellikleri yağlı ya
da kuru her tür cilt için de geçerli. Ihlamur, cildi sakinleştiriyor ve
yatıştırıyor.
ISIRGANOTU
Toplaması zor olduğu için pek
fazla sevilmeyen bu bitki, cildin parlak görünmesini sağlar ve
gerginleştiriyor. Böbrek hastalarının vazgeçilmez dostu saç dökülmesini de önlüyor.
ISPANAK
Kalp hastalıklarına, felce,
yüksek tansiyona, yaşlılığın getirdiği göz hastalıklarına, kansere, hatta
psişik rahatsızlıklara karşı da etkili bir sebze. Göz hastalıklarına ve
derideki lekelenmelere karşı etkili. Ispanak içerdiği iki kimyasal madde
sayesinde görme bozukluklarına karşı etkili. Haftada 6 kez ıspanak yiyenlerin %
86 oranında yaşın ilerlemesiyle birlikte ortaya çıkan derideki lekelenmeler
gibi bir sorunlarının olmayacağını gösteriyor. Ayrıca yaşla birlikte ortaya
çıkan göz hastalıklarına karşı da etkili. Bir porsiyon ıspanak, günlük demir
ihtiyacımızın onda birini karşılıyor.
İNCİR
Bağırsakları yumuşatır.
Kabızlığı giderir. Bronşit, öksürük ve boğaz ağrılarında faydalıdır. Enerji
verir.
KARANFİL
Mikropları öldürür. Ağrıları
dindirir. Sinirleri uyarır. Hazmı kolaylaştırır. Koku giderir. İştah açar.
KEKİK
Bedeni kuvvetlendirir. Hazmı
kolaylaştırır. Kalp çarpıntısını keser. Bağırsak iltihaplarını iyileştirir.
Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardım eder. Kandaki şeker miktarını azaltır.
KIRMIZIBİBER
Bulaşıcı hastalıklara karşı
etkili. Vücudun özellikle bulaşıcı hastalıklara karşı olan direncini artırıyor.
Portakaldan daha fazla miktarda C vitamini içeren bu sebze, aynı zamanda
içerdiği beta karoten ile bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor. Kırmızıbiber
mide suyu ve tükürük oluşumunu artırır, sindirimi kolaylaştırır, romatizma,
mafsal ve diş ağrılarını azaltır, krampları giderir, kolera ve azaltır ve
kanser tedavisinde kullanılır. Terlemeyi artırır, gut hastalıkları başta olmak üzere
birçok hastalığa iyi gelir. Kanser riskini serinlik verir (sıcak iklimlerde
kullanılmasının nedenlerinden birisi budur), öksürük ve boğaz ağrılarını
gidermede(gargara olarak) kullanılır, sinir hastalıkları için doğal
yatıştırıcıdır, vücuttaki aşırı yağ ve kolesterol birikiminin önlenmesini
sağlar. Anti bakteriyel etkisi ile hastalıkların önlenmesinde de etkili olan kırmızıbiber
ülkemizde ağırlıklı olarak Kahramanmaraş, Gaziantep ve Şanlıurfa olmak üzere
Güney ve Güneydoğu illerinde fazlaca tüketilir.
KİRAZ
Aspirin yerine kiraz. Kiraz
yemek ağrıların dindirilmesinde aspirinden çok daha etkili oluyor. 20 kirazda
12-25 miligram arasında antosiyanin bulunduğu ve bu maddenin ağrı kesici
etkisinin aspirinden on kat daha fazla olduğu görüldü. Kirazda bulunan antosiyanin
maddesinin E ve Ca vitaminlerine benzer antioksidan etkiler yarattığına da
tanık olundu. Nair’e göre, günde 20 kiraz yemek bir aspirin almakla özdeş etki
yaratıyor. Nair kirazdaki antosiyaninin tablete dönüştürülmesine çalışıyor.
KİVİ
Bir kivide, bir portakalda
olan C vitamininin iki katı vardır. Potasyum bakımından da zengindirler.
Sindirimi kolaylaştırır ve kabızlığı önler.
KUŞBURNU
Çok yoğun vitamin zenginliği
nedeniyle gözlerin dostudur. Vücuda dirilik sağlar. 100 gram kuşburnunda bir
sandık portakala eşdeğer C vitamini vardır. İyi bir raşitizm ilacı, etkin bir
kan temizleyicisidir. Güçlü bir kurt düşürücü ve bağırsak yumuşatıcısıdır. Mide
kramplarına ve sindirim sistemi zorluklarına karşı faydalıdır. Romatizma
ağrılarını gideriyor. Basur tedavisinde iyi sonuç veriyor.
LAHANA
Kansere karşı etkili olduğu
bilinen sebzelerin başında gelir. Bol miktarda B, C ve E vitamini, potasyum
içerir. Özellikle meme ve rahim kanserine karşı etkilidir. Vücutta biriken
zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Kandaki şeker miktarını düşürür. Sarılık
ve safra kesesi hastalıkları için iyidir. Astıma faydalıdır. Bağırsak kanserine
karşı etkili. Lahana kanser hücrelerinin üremesini engelleyen kimyasal bir
madde (isotiocyanates) içeriyor. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, haftada
bir gün lahana yiyenlerin bağırsak kanseri olma riskleri üçte iki oranında
azalıyor.
LAVANTA
Cildi rahatlatıyor ve
gevşetiyor. Alın ve boyun bölgesinin toparlanmasına yardımcı oluyor. Su
doldurulmuş küvete lavanta yağı karıştırıp, cildinizin kuru bölgelerine kısa
bir masaj yaparak bu dertten rahatlıkla kurtulabilirsiniz.
MAYDANOZ
Bir demir deposudur.
Genellikle taze yenen maydanozda, kalsiyum, potasyum ve A vitamini vardır. Bir
tutam maydanoz, günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılar. Böbrekleri
çalıştırarak idrar getirir, kan şekerini normal seviyede tutar ve kansere karşı
da koruyucudur.
MARUL
Kemik erimesine karşı etkili.
Sütten bile daha fazla kalsiyum içeren bu sebze, kemikleri güçlendirmesi
açısından bir numara. 100 gramında, küçük bir bardak sütün içinde bulunan
kalsiyumdan daha fazlasına sahip. Bu miktar günlük kalsiyum ihtiyacının dörtte
birine tekabül ediyor.
MISIR
Yüzde 18.3 gibi yüksek oranda
lif içeriyor. Mısırın içeriğindeki yüksek karbonhidrat, enerji seviyenizi
yükseltir. İçinde protein, kalsiyum, demir, fosfor, A ve B2 vitaminleri
bulunur.
MUZ
Folik asit, potasyum ve B6
vitamini bakımından son derece zengin bir meyvedir. Potasyum krampları önler.
Adet sancılarını gidermeye birebirdir.
NANE
Cilde enerji, canlılık ve
yoğun bir ferahlık hissi verir. Dokuların elastikiyetini kuvvetlendirir.
ÖKSEOTU
Kalbin atışlarını arttırır.
Damar kireçlenmelerinde faydalıdır. Sara ve akciğer kanamalarında kullanılır.
PATATES
Kızarmış yemezseniz kilo
aldırmaz. Sindirimi kolaylaştırır, kabızlığı önler. Yorgunluğa karşı
birebirdir. Bol miktarda C vitamini ve protein içerir. Halsizliğe karşı etkili.
Vücuda enerji veren madde olan karbonhidrat içeren patates, C ve E vitaminleri
ve beta karotin açısından en zengini.
PAPATYA
Her derde deva bir bitki.
Tahriş olmuş, temizliğe ve ferahlamaya ihtiyacı olan ciltler için ideal.
Kurutulmuş papatyalardan hazırlanmış bir losyonla gözlerinize yapacağınız
kompres şişkinliğini alıyor.
PIRASA
İdrar söktürür. Mide
rahatsızlığına iyi gelir. Kabızlığı giderir. Basur memeleri için faydalıdır.
Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur.
PORTAKAL
Antioksidanlar ile dolu bir
meyve. Kanseri önleyici olarak bilinen bütün maddeleri içeriyor. Ayrıca bol
miktarda C vitamini içeriyor.
SALATALIK
Salatalığı zaten birçok kadın
cilt bakımı için kullanıyor. Hassas ciltlerde meydana gelen kaşıntıyı,
pullanmayı ve gerginliği ortadan kaldırıyor. Cilde yoğun bir şekilde nem
vererek, günlük nem ihtiyacını karşılıyor. Salatalığın kendisi ya da suyu
cildimizi bir tonik kadar temizler, kabızlığı önler, böbrek ve kalp
hastalıklarında vücutta biriken suyun atılmasına yardımcıdır. Kalp hastalıkları
ve enfeksiyonlara karşı etkili. Kükürt içeriyor ve bu madde vücudun
enfeksiyonlara karşı dayanıklılığını artırdığı gibi, kolesterolü de düşürüyor.
SOĞAN VE SARIMSAK
Yüksek tansiyon ve kalp
hastalığı tehlikesini azaltırlar. Soğan, mide kanserine yakalanma riskini;
sarımsak da bağırsak kanserine yakalanma riskini azaltıyor. Sarımsağın
mayasında bulunan maddeler hücrelerin zarar görmesini önleyerek, vücudu erken
yaşlanmaya karşı koruyor. Antibiyotik ve nefes darlığını gideren bileşimler
içeren sarımsak bağışıklık sistemini de kuvvetlendiriyor. Kalbe ve alerjik
hastalıklara karşı etkili. Soğan içerdiği kimyasal maddelerle kalbimizi
güçlendiriyor ve alerjik reaksiyonları engelliyor.
TURP
Böbreklerdeki mikropları
öldürür. Kum ve taşların dökülmesine yardımcı olur. Karaciğer şişliğini
indirir. Sarılıkta faydalıdır. Safra taşlarının düşürülmesine yardımcıdır.
Romatizma, siyatik astım ve bronşite faydalıdır.
ÜZÜM
Üzümde bilinen 20 antioksidana
var, siyah üzüm ise yeşil üzümden fazlasını içeriyor. Kan yapar, kanı temizler.
Yüksek tansiyonu düşürür. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı
olur. Besleyicidir.
YOĞURT
Vücudun çeşitli organlarında
bulunan bakterilerden bağırsakta barınanları, sindirim sisteminin düzenli
çalışması açısından önemlidir. Bu bakteriler, enfeksiyonların ve bulaşıcı bir
hastalık geçirirken almak zorunda kaldığımız antibiyotiklerin saldırısına uğrayabilir.
Bu da sindirim sistemini harap eder. Yoğurt bu sorunu çözer, azalan bakteri
miktarını normal seviyesine getirir ve enfeksiyonları hem önler, hem de onlarla
mücadele eder. Bağışıklık sistemini de canlandırır. Kalsiyum oranı sütten fazla
olan yoğurdun, protein oranı süte eşittir.
YERALMASI
Şeker hastaları için
faydalıdır. Besleyicidir. Vücudun direncini arttırır. Kabızlığı giderir.
Yorum Gönder
Yorumlarınız için teşekkür ederiz. Olumlu ya da olumsuz yorumlarınız bloğumuzun gelişimine yardımcı olmakta olup yorum yapmaktan çekinmeyiniz. :)